bugün
yenile
    1. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kby olarakta bilinir. kırık bej, ve turuncu, parça tesirli lacivert gibi efsane kitapları olan yeni nesil şair. bir şiiri geçen yıl hatırlıyorum kasım'dan ışık hızıyla geçmiştik. bir aydan ışık hızıyla geçmek ne demek veya ışık ne kadar hızlı, bunda varlığına neden olan güç ünitesinin herhangi bir katkısı var mı inan bilmiyorum. ''eskisi kadar önemsediğim hiçbir şey yok hayatımda'' demiştim sana, o günden beri bu lafı çok önemsiyorum. sen hala kafes kuruyorsun, kuş biriktiriyorsun, ara ara sancıyorsun, bir bakıyorum ki artık yoksun. her zaman yaptığın gibi beni metanetle dinle, acıyarak bak yüzüme, anlam kondurama hiçbir lafıma. çünkü burada çok büyük bir acıdan veya bir yıkımla enkaz ilişkisinden söz etmiyorum sana. insan kaç şeyi öyle güvenle saklayabilir, saklayabildiği gibi güven duyduğu bir avucun içinde ellerini, insan kaç şeyden öyle ışık hızıyla geçebilir, eşiğinde ayağı takıldığı için üzerinden sekerek geçtiği bir aylık bir mevsim gibi. geçen yıl diyorum, kasım diyorum ama hangi yıl olduğundan bahsetmiyorum. belki biraz merak, biraz belirsizlik, biraz genel tevazu kendini biraz daha yakın hissetmeni sağlar bana. itimat edeceğin başka hiçbir şey kalmadı mı deme, ben kapanması gereken her yaraya elime geçen ilaçları prospektüslerine bakmadan sırayla uyguluyorum. ancan sen doktor tavsiyelerin uy, benim gibi yapma. çünkü gelişi-güzel uygulanan her biçim çare olabildiği gibi, daha da büyütebiliyor da. dur, sakın kıpırdama, bir şeyden daha söz edeceğim sana. belki bir resim yazacağım, belki bir şiir çizeceğim, belki bir şarkı yontacağım. ne çok şahit oluyoruz değil mi fotoğraflardan çıkıp hayatı canlandıran insanlara, ne çabuk alışıyoruz değil mi konuşmasına tahammül dahi edemediklerimizin sustuğu anlara. yanımda otursan öyle, meczup bir kasım ayında, böyle bir sahil kenarında, sanıyorum hep hüzünlü şeylerden bahsederdim sana. üzülmen için değil, birlikte üzülmemiz adına. insan birlikte hüzünlenebileceği birilerine ihtiyaç duyuyor kabul edersin ki ayın veya mevsimin hiçbir önemi yok. ağlayacak olsan, gökyüzünü yırtar bir parçasını mendil yaparım sana. sen yüzüne bulaşan yıldızlara aldırma, vakti gelince hepsi kayıp düşecek nasılsa. ama olsun, sen yine de ağlama. bununla kasım'ın, ışık hızının ne alakası var, ben anlamadım, sen de anlama. en nihayetinde ikimizinde hayatında eskisi kadar önemsediği hiçbir şey yok, aldırma.
    2. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      muazzam kısa hikayeler yazan yazar. (#1489958) olayın benzeri başıma gelmiştir. maç yok, reddedilme sayısı farklı.
    3. 6
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "en güzel ben sevdim seni, annen gibi yarı mecburi de değildim üstelik. i̇lk adımlarını ben görmedim ama gördükten sonraki attıklarının hepsini saydım. i̇lk söyleyebildiğin kelime ne oldu bilmiyorum ancak ilk duyduğum sözünden itibaren hepsini zihnime kazıdım." cümlelerinin sahibi iyi şair.
    4. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      “yedi milyarda bir ihtimal gerçekleşiyor, beni sen defnediyorsun. oysa her şey ne kadar da mümkün görünüyor, bakış açını biraz değiştirdiğin zaman. senin hiç bilmediğin bir coğrafyada, daha önce hiç gitmediğin bir şehirde, adını bile duymadığın bir ırka mensup doğar, hayat bulur ve sona erebilirdim. senden önceki herhangi bir yüzyıla yayılabilir veya senden sonraki herhangi bir yüzyılda bulunabilirdim. belki de denk gelmekti kusur, aynı zamana, aynı coğrafyaya, aynı şehre ve aynı masaya.“ (bkz: karşımda oturuyorsun)
    5. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Bulantı-5 kendi yazdığı senaryoda figüran olanların hikayesinden bahsedeceğim biraz. sessizlik bantı’nda sözü geçen eşyanın hafızasından ve adam katlinden. uyandığında yerle göğün alt üst olduğunu fark edenlerin akıl almaz manzaralarından. bir geminin sadece denize okyanusa değil, az insanlı bir caddede yağmura da yelken açıp sonsuzluğa yol alabildiğinden ve daha evvel müşterek dokunulmuş, üstüne yaşam inşa edilmiş bir odanın insanın göğsüne nasıl saplanabildiğinden. yani benden. frekansını yakalayabilene çok şeydir aslında hiçbir şey. buzdan kaleler pozitif ısıyla tanışana kadar buzdan kaledir. rüyalar uyanıkken aksi ispat edilemiyorsa eğer yaşamın ta kendisidir. bir yüzü unutmak için hafızanı, bir kokuyu unutmak için direkt beynini yitirmen gerekir. ben burada, aslında hiç de seçkin bir adam olmayan ben, annesinin ”bir insan olarak gelmeseydin dünyaya, kesin kafa karışıklığı olarak gelirdin” tanısıyla vücut bulmuş ben, çoğunu anlamış ama hiçbirini anlatamamış birinin dünya için ne demek olduğunu göstermek için duruyorum. ben burada çakıldıktan sonra paslanan bir çivinin tahtaya bıraktığı pasın, çiviye değil tahtaya ait olduğunu ispat etmek için duruyorum. ben burada, düzen delilerinin arasında, karmaşa akıllısı olmanın daha büyük imtihanlar gerektirdiğini iddia etmek için duruyorum. ben burada, durmanın bir hal değil, bir biçim değil, bir oluş değil, bir tavır olduğunu bildiğim için duruyorum. duruyorum ve bunun bir çaresizlik olmadığını da biliyorum. insanın bilinci esaret altında değilse çaresizlik sadece bir varsayımdır çünkü. ben burada bilincimin kurşun askerleriyle, tezkeremle, mazbatamla, hazır kıta aklımla duruyorum. ben burada, yani elinle koyduğun yerde, kendi senaryoma devam etmek, ellerinle tozuna biçim verdiğin kitaplardan birkaçını okumak, yere göğe yeni adlar yeni anlamlar bulmak, avuç içimden demir alacak bir gemiyi yağmur açıklarına uğurlamak ve göğsümde saplı duran eşyaları yerli yerine koymak için duruyorum. bunu biliyorsun, biliyorum.